5 Aralık 2015 Cumartesi

Quantum Hikayesi /-/ Part 2

eve çıktık sabaha kadar oturduk, sabaha karşı uyumuşum tekrardan uyandığımda öğlen olmuştu, rüya görmemiştim, üçümüz oturuyoruz babamın telefonu çaldı, arayan bizim üniversitenin olduğu şehirdeki ev sahibiydi, kapıyı çalıyormuş kimse açmıyormuş, ancak içerden ses geliyormuş, birden fazla ses var diyor adam telefonda babama, babam oğlum benim yanımda dedi arkadaşı ne yapıyor bilmiyorum dedi, ev sahibi çilingir çağırıyorum o halde dedi, hala birçok eşyam o evdeydi, babama ben artık o şehirde okumak istemiyorum, tekrar sınava gireyim yahut başka bir yere geçiş yapayım dedim, olur oğlum dedi sağolsun karşı çıkmadı hiç, babamla gidip eşyalarımı alacaktım, bindik lada samaraya vardık, eve geldik, kimse yok, anahtarım kapıyı açmadı değiştirmiş kiliti ya atakan ya ev sahibi, babam ev sahibini aradı, adam zaten biz görüşmek istiyormuş, geldi bilen bilir asya çay bahçesi var, şehir hakkında da ipucu vermiş olayım, orada buluştuk, adam bayağı tırsmış ve şaşkın bir ifadeyle geldi hiç oturmadı, oğlum dedi o evde siz neler yaptınız dedi, ben birşey yapmadım amca dedim, arkadaşımı bulduklarında gülüp kendi kendine konuşuyormuş, ev sahibi ile çilingiri karşısında görünce sövmeye hakaretler etmeye başlamış, ev sahibi polis çağırmış, akli dengesinin yerinde olup olmadığını anlamak için müşaade altına almışlar atakan'ı, ev sahibi anahtarı değiştirmiş, eşyalarını alıp gidebilirsin dedi, baba dedim eşyaları toplayıp gitmeden önce atakan'ı görmek istiyorum, emin misin dedi, evet dedim, gittik tutulduğu yere ..

babam hemşireye atakan *** 'ın odası nerde dedi, hemşire tarif etti girdik serum takmışlar, yatakta yatıyor, atakanın saç baş dağılmış sakal uzamış robinson crusoe gibi olmuş, beni görünce ağlamaya başladı, kulağıma yalnız konuşalım dedi, baba dedim kapının önünde biraz beklermisin, çıktı babam dışarı, artık yalnızdık, oğlum dedim senle tanıştıgım güne o kadar pişmanım ki dedim, beni nelere bulaştırdın dedim, benim dedi fazla zamanım yok gelecekler benim için dedi, eve git dedi, benim yatağın altındaki kolyeyi al, resmimi sök yak, içine kendi resmini koy, bir tane de k***s yazan el yazması üzerinde *** simgesi olan bir kitap olacak dedi al onu sondan bir önceki sayfayı aç dedi, o şekilleri yaz bir kağıda sonra hepsini gece o kabusları gördügün saat kaç ise yak dedi yakarken ** sayfadaki sözleri oku her yaktıgın kagıt icin 10 kere oku dedi, adam resmen beni bir illetin içine çekmişti peki bu söylediklerini yaparsam gerçekten artık bu kabuslar bitecekmiydi bunu sordum, bu yap dediklerinin manası nedir dedim, eğer gitmelerini istiyorsan yap dedi, sana yaşattıklarım için senin vebalini aldığım için özür dilerim dedi, acınası bir haldeydi kısacası, doktoruna gittim şizofren olmasından şüpheleniyoruz dedi, ancak dedi, hiç unutmam o söylediğini, bir hocaya zütürmek isterseniz dedi buna da saygı duyarım dedi, kaç yıl tıp okumuş adam dahi bunu diyorsa ortada birşeyler vardır diye düsündüm, baba dedim gidelim hadi eşyaları alalım, gittik eve ev sahibi çay bahcesinde anahtarı babama vermişti, giderken bırakacaktık tekrar ona girdik eve önce benim odama girip eşyalarımı topladık, sonra atakanın odasına girdim

baba dedim atakanın odasında da bazı eşyalarım var onları da alayım sonra gideriz, tamam oğlum dedi, tek girdim odasına, ayna vardı odasında dikdörtgen şeklinde, onu ters çevirmiş, anlam veremedim, aynayı kendime doğru çevirdim, üzerine arapça birşeyler yazmış, tekrar aldığım gibi ters çevirdim aynayı , yatanın altına eğildim en arka tarafta kitap gözüküyordu aldım kitabı bayağı eski gibiydi, zamk gibi birşey ile sayfalar hafif yapıştırılmış, birbirlerine ip ile bağlıydı, sarımsı bir rengi vardı, üzerinde dediği şekil ve isim yazıyordu, ancak normal boyutlu kitaplara göre büyük bir boyutu vardı, eni ise anormal değildi, kolyeyi kitabın arasında buldum açtım atakanın resmi duruyor hala, çıkardım onu kolyeden sonra cebimden çakmak çıkardım orda yaktım resmi, sonra kolyeyi cebime koydum, kitabı elime aldım çıkıyorken, aynanın bana doğru çevrili olduğunu gördüm, artık alışmıştım, hiç bakmadım o tarafa, sanırım tekrar ters çevirmeyi unuttum dedim kendi kendime hemen çıktım odadan, baba hazırım dedim, hadi gidelim dedim, 2 bavul vardı zaten babam ikisini de aldı eline baba birini ver dedim, vermedi hadi oğlum bir an önce gidelim dedi, indirdik bavulları arabaya yükledik, 5 dakika sonra ev sahibi geldi, anahtarını teslim ettik memleketimize doğru yola çıktık 
babamın durumu malum, altımızda ferrarimiz yok ya, lada samara vardı o zamanlar, bavulları arka koltuğa attık, kitap elimde kolye cebimde öne oturdum, babam sürüyor arabayı, oğlum o ne kitabı dedi, lafı geçiştirmeye çalıştım, pencereleri aç baba filan diye, verecek cevabım yok çünkü, okul ile alakalı bir kitap olmadığı kabak gibi meydanda, eski püskü sarı bir kitap, bu sırada kitabı arka koltuğa bavulların yanına attım, başka mevzular açtım babam sorduğu soruyu unutsun diye, unutmuştu da, oğlum dedi sana söylemeyi uygun bulmadık ama dedi, biri tarafından çok kıskanılmışsın ve çeşitli ifritler ile senin üzerine *** yapılmış dedi, ağır bir *** dedi, gittiğimiz adamı hatırlıyormusun dedi, yaşlı hocayı kastediyordu, evet baba dedim, senle bir kez daha görüşecek oğlum dedi, tamam baba dedim beni bunlardan kurtaracaksa görüşmeye razıyım dedim, o sana verdiği bıçak seni manevi açıdan güçlendirdi dedi, ilk hocanın yanına gittiğimizde hocaya sövdüğünü hatırlıyormusun dedi, bir şokta o zaman olmuştum, ne sövmesi baba dedim sadece başımı yere eğip oturdum dedim, oğlum dedi hoca sana arapça okurken sen hocanın yüzüne arapça küfürler ediyordun hatırlamıyormusun dedi, ama şimdi daha iyisin uykunda filan konuşmuyorsun oğlum dedi, yine aynıydım sadece o kitabın bende olması ve bunları çözecek olmak bir nebze umut veriyordu, babam böyle dedikçe rahatlıyordum, sanki hepsi kötü bir kabusmuş gibi geliyordu, yolda muhabbet ettikçe yol daha kısalıyordu sanki, nihayet evimize varmıştık

annem kapıyı açtı, suratı asıktı korku ile karışık bir şaşkınlık vardı sanki yüzünde, yalandan gülümsemeye çalıştı, girdik içeri, açmısınız dedi annem, dinlenme tesisinde çorba içmiştik o yüzden evde yemek yemedik, tv açmıyoruz, öyle üçümüz oturuyoruz, annem bişeyler düşünüyor gibi, ne oldu anne dedim, yok bişey oğlum dedi, ki anlarım kesinlikle birşey olmuştu biz gidince, sen dedim benden gizledikçe emin ol benim pgibolojim daha da bozulacak ne olduysa anlat dedim, babama baktı, sonra oğlum dedi, bugün biraz tuhaf şeyler oldu dedi, içerde uzandım yatıyordum, mutfaktan ses geldi dedi, kalktım baktım, tabakların hepsi yerde ocağın dört yeri de sonuna kadar alev almış yanıyor, ama gazı açma düğmeleri hepsinin kapalıydı gözümle gördüm dedi, musluğu açtım, ateşin üzerine döktüm dedi, daha önce hiç görmediğim şekilde bir duman çıktı sönünce dedi, hemen içinden bişeyler okumuş sonra içeri gelmiş, oturmuş bu olay biz gelmeden yaklaşım 1 saat önce olmuş, o yüzden hala şaşkınlığı üzerinden atamamış, ben içimden sövüyorum, ailemden ne istiyorsunuz onları rahat bırakın diye, baba dedim yarın ilk iş sabah kalkıp hocanın köyüne gidelim görüşelim tamam oğlum sen merak etme dedi, zaman geçmiş yine yatma vakti gelmişti

Gece salondayız odamda yatmıyorum bu olaylardan beri, annemle babam oğlum hadi biraz uyu biz oturuyoruz merak etme dediler, onun verdiği rahatlıkla uykuya daldım, uyandım üzerimde her zamankinden fazla bir ağırlık var, üniversitedeki kaldığım evdeyim odamdayım, pencereye koştum, kızıl bir hava sokaklar bomboş heryer alev amış, odam alev almış, arkamı dönüyorum kimse yok, atakanın sesi geliyor koridorun sonundaki odasından, gel yardım et yanıyorum diyor, koşuyorum o karanlık koridorda, koridor sanki kilometrelerde uzunlukta, ışık açma düğmesine varıp bu karanlığa bir son vermek, atakan'ı kurtarmak için koşuyorum, ben koştukça gülüyorlar, ben koştukça alevler artıyor, tuvaletin önüne geliyorum atakanın odası sol tarafımda kalıyor, anca odanın kapısı yok duvar var, diğer tarafıma dönüyorum yine duvar, sadece önümde tuvalet arkamda ise karanlık bir koridor var, tuvalete giriyorum, kapıyı kapatıyorum oturuyorum öyle ağlıyorum, pencereden 5 çift göz bana bakıyor, o kadar keskinler ki, kimisi çok derin bir mavi ile, kimisi bildiğiniz alev dolu bir çukur ile bana bakıyor, hepsinin yüzü aynı, hepsi atakan, hepsinin saçı uzun seyrek kirli yağlı, dişleri simsiyah, onların birbirinden farklı varlıklar olduğunu gözlerinden anlıyorum, hepsi nefretle bakıyor ama, hepsinin gözleri kişiliklerini ele veriyor, sonra annem ve babamın sesini duyuyorum, uyanıyorum onlar başımda yine, oğlum diyor babam al su iç diyor, su veriyor, baba diyorum hazırlan hemen yola çıkalım gidelim hocanın köyüne

Babam sakinleştirdi biraz, sabaha kadar bekledik ve sabahın ilk ışıklarıyla beraber yola çıktık, anneme sıkı sıkı tembih ettim komşuya git diye, evde yalnız durmasını istemiyordum, bindik arabaya pek konuşmadan gidiyorduk bıçağımı yanıma almıştım artık yanımdan ayırmıyordum, vardık köye, kapıyı yine aynı kadın açtı, geliniyde yanılmıyorsam, babam oduna çıktı buyrun siz gelir şimdi dedi, oturduk babamla, bu arada ben evi inceliyorum, evde hiç tablo yok, hiç ayna yok, dikkatimi ilk çekenler bunlar olmuştu, ben evi incelerken hoca da nihayet gelmişti, biz ayağa kalktık selamlaştık, hoca heybetli bir adamdı bayağı uzun sakalları vardı, kaşları dahi uzundu adamın, hocam özür dilerim dedim, niye evladım dedi, geçen size ettiğim hakaretlerden dolayı dedim, güldü onları bana sen etmedin ki dedi affedilecek birşey yok dedi, otur gel karşıma dedi oturdum, bir taraftan da atakan'ın bana verdiği kitap ile kolyeden bahsetmelimiyim diye düsünüyorum, ama bahsetmemeye karar verdim, oglum dedi bıcagını yanından ayırmıyorsun degil mi dedi, ayırmıyorum hocam dedim, bak sana açık konuşacağım dedi, babangil söyledi mi bilmiyorum lakin bir takım ifritler vasıtası ile seni çekemeyen bir kem gözlü sana birşeyler musallat etmeye uğraşmış lakin becerememiş ancak sen, isteyerek ya da istemeyerek bunlardan birinin cocugunu öldürmüşsün dedi, bunlar pesini bırakmaz ya seni alırlar ya sen onları alırsın oglum dedi, hocam dedim ben neyin kimin cocugunu öldürmüşüm karıncayı dahi incitmedim şu yaşıma kadar dedim, o zaman farkında olmadan yapmışsın oglum dedi, hic bir külün üzerine birden su döktün mü yahut bir ateşi birden söndürdün mü dedi, hayır dedim, sonra düsündüm ve, hocam dedim arkadasımla beraber evde mumları söndürmüştüm karanlıkta dedim, o zaman zarar vermişsin o zaman oglum dedi, bıcagını ayırma yanından dedi, bunlar kalabalık oglum dedi, bir kabile dedi, bir kagıda birseyler yazdı bunu boynuna as dedi tamam hocam dedim, bir müddet onları uzak tutar dedi, sakın tütsü, gibi şeyler kullanma aynalara uzun süre bakma, yattıgın odada cok tablo bulundurma dedi
hoca böyle birtakım öğütler verdi hepsine tamam dedim hepsine uyacağıma dair söz verdim, hoca ekmeği ye hoca suyu iç iyi olur oğlum hem karnınızı doyurup öyle gidin aç aç yola çıkılmaz oğlum dedi, tamam hocam dedik orda karnımızı doyurduk, sonra yola çıktık, babam yolda bol bol bana öğüt verdi işte hocanın dediklerine uy oğlum falan diye, ancak benim aklım kitapta ve kolyede babamı dinliyor gibi yapıyorum ama duymuyorum bile, eve vardık kapıyı annem açtı, anneme biraz kızgın şekilde niye komşuya gitmedin anne dedim, oğlum yeni geldim dedi, bilmiyorum gerçekten yeni mi gelmişti yoksa hiç gitmeyip tek başına evde mi durmuştu bunu halen bilmem, uzatmadım bu meseleyi, ne yaptınız neler söyledi hoca falan dedi, işte verdigi kagıtı gösterdim, dürülüydü hiç acmadım kagıdı, bunu boynuma asacakmışım anne dedim, ayrıca evde ayna tablo gibi şeyler iyi olmazmış yattıgım odada özellikle dedim, tamam oglum hepsini kaldırrız hiç problem değil dedi, nitekim kaldırdık hepsini bir koliye doldurduk, ben artık kendimi odamda yalnız yatmaya hazı hissettiğimi söyledim babama, lakin hazır filan hissetmiyordum, annemin babamın hayatı uyku düzeni altüst olmuştu artık onlarda rahat rahat yataklarında uyusunlar istedim, aslında simdi düsünüyorum da icten ice onları düsünmekten cok o kitap ve kolye ile o odada yalnız kalma istegi beni dürtmüştü evet bunun icin öyle söylemiştim, yine yatma vakti gelmişti, babam oglum eminmisin yalnız yatmak istedigine dedi, eminim baba yalnızken kabus görmüyorum dedim, ki hiç aslı yoktu, korkunun yerini merak almıştı, acaba neydi o kitap ve kolye amacları neydi nelerle iletişme geciyorduk bu kabuslar bitecekmiydi

odama gittim, bir sigara yaktım, pakette 2 tek kalmıştı, yarın sigara alsam bari filan diyorum kendi kendime, herşey normal gibi davranmaya çalışıyorum, onları düşünmemeye, normal bir insan gibi olmaya çalışıyorum, yatağıma uzandım yine tavana bakıp düsüncelere daldım, odadan ayna ve tablolar gidince bayagı genişlemiş geliyor oda gözüme, ama o beynimin en ucundaki şeye hakim olamıyorum, o kitabı açmalıyım dedim içimden ve kalkıp annemlerin odasının kapısını caldım bir anda, annem telaşla actı kapıyı ne oldu oglum dedi, birşey yok anne iyiyim sadece bir resim istiyorum dedim ne yapacaksın oglum bu saatte resmi dedi, ben lazım dedim sadece, annem cantasında tasıdıgı bana ait bir vegibalıgımı verdi oglum geleyim beraber yatalım dedi resmi verirken, yok anne gerçekten iyiyim dedim, tekrar odama gittim resmin kafa kısmını kesip kolyeye taktım ve kolyeyi boynuma astım kitabı açtım sonra atakanın dedigi sayfayı bulup açtım, ne oldugunu anlamadıgım ancak tahminime göre fars ya da arap harfleri ile yazılmış kelimeleri yazdım kagıtlara, sonra ben ne yapıyorum dedim kendi kendime, atakanın yüzünden bunlar başıma geldi zaten, halen onun dediği şeyleri yaparsam daha büyük bir çamura batmayacağım ne malum diye düsündüm, aslında sadece hocanın dediklerini yapayım hatta bu kitabı hocaya zütüreyim diyorum, o dogrusunu yapar ne yapılması gerektigini bilir diyorum, ancak o kitap benim artık, hocaya neden zütüreyim ki hem belki hoca herkesten kötü biri bunu bilmiyorum, belki kitabıma sahip olmak istiyor, her türlü seyi düsündüm, sonradan 5 dakika kafamı egip durup düsününce, kötü düsünceler daha agır bastı ve bu kitabı sadece atakanın dediği şekilde neden kullanayım ki, kimbilir daha neler yapabilirim bu kitapla atakanın söyledigi sayfaların haricinde zamklı sayfalarda neler vardı acaba, bu düsünceleri kafamdan kovmaya calıstıkca daha agır bicimde tekrar yer ediyordu

sonunda kendime hakim olamadım bütün sayfaları tek tek yavaşça ayırdım, sayfaların hepsinin üst taraflarında belli şekiller altında ise arapça ya da farsça olduğunu tahmin ettiğim yazılar vardı, hiçbirşey anlamıyorum, anlasam neler yapabileceğimi düşündüm, kitaptan bir kelimeyi kağıda yazdım resim gibi çizdim demek daha doğru olur, amacım onu sabah olunca bir kitapçıya zütürüp hangi dilde ise ona göre bir sözlük almak, atakan'ın dediği şeyi yapmaktan vazgeçtim kagıtları yakmadan kitabın arasına koydum, kitabı yatağın altına koydum kolye ise boynumda takılıydı, sırtüstü yatağa yattım, baktım bu sırada, kalan tekleri de içmişim, bir küfür savurdum, niyeyse üzerimde bir gerginlik vardı, tavana bakarken uyuyakalmışım, üzerimde ağırlık vardı kalktığımda, direk cama yöneldim, hava kızık ateş gibi tıpkı, yine üniversite okudugum şehirdeki evimdeyim, sokaklar bomboş dünyada tek ben varım sanki, arkamı döndüm kimse yok, odanın kapısından biri beni çagırıyor, gelmiyorum dedikçe geri geri gittikçe, gel diyor, bakıyorum kapıya annemin gözleri bu, insan annesinin gözlerini her yerde tanır, annemin gözlerini görünce karanlık koridora dogru atıyorum kendimi, sarılıyorum ona, ancak sırtı tuhaf annemin elime kül geliyor ona dokunnca, yere bakınca ayaklarının ters oldugunu görüyorum tekrardan, yüzüne bakınca uzun ve kirli saclı siyah disli gözlerinin yerinde 2 cift alev olan birini görüyorum yüzü ve bedeni atakan ancak gözleri o ana kadarki gördüklerimden farklı bildiğin alev alev yanıyor, birşeyler söylüyor bana nefret dolu bakarak anlamıyorum, birşeyi işaret ediyor bakıyorum kolye boynumda, kolyemi işaret ediyor, açıyorum içini bakıyorum kendi resmim var ancak kafamın alnına kül ile benim yatmadan önce kitapcıya göstermek icin yazdıgım yazı yazılmış, tekrar ona bakıyorum, beni boğmaya çalışıyor sonra babamın sesiyle uyanıyorum, anneme bagırıyor git su getir diye, babam oglum iyimisin kabus mu gördün yine diyor, sadece evet baba demekle yetiniyorum

yine kendi kendime bağırarak konuşup gülüyormuşum, sesimi duyup gelmiş babam, babam uyu oğlum hadi yanındayım dedi, uyudum sabaha kadar, kalkınca ilk iş kitabın arasına koyduğum kağıdı alıp kitapçıya gitmek oldu, rüyamda kül ile alnıma yazılan şey ile kağıtta yazan şey aynıydı bayağı bir merak ettim ne olduğunu, kapıdan çıkacakken annem çağırdı, kahvaltı hazırlamış, yemem için ısrar etmesine rağmen acelem olduğunu söyledim, babam sofrada oturuyordu ona da biraz geç gelebilirim sen kahveye falan git istersen baba dedim, aslında geç gelme gibi bir niyetim yoktu direk sözlük alıp kitabı incelemekti amacım, vardım şu cemaatçi kitapçılardan birine onlar bilir diye, adam kağıdı aldı bana baktı, bu arapça dedi, ne yazıyor abi dedim, gel yazıyor dedi, donup kaldım, adam iyimisin dedi, iyiyim abi dedim bana arapça geniş kapsamlı bir sözlük verirmisin dedim, aldım sözlüğü verdim parasını çıktım kitapçıdan, eve doğru gidiyorum, ancak aklımda türlü düşünceler var rüyamda resmime neden gel yazılmıştı neden gel diyorlardı, benden ne istiyorlardı bu düsüncelerle eve vardım, babam kahveye gitmişti, annem açtı kapıyı eve girdim, direk odama geçtim

kitabı açtım, yanına sözlüğü koydum, ilk olarak kitabın başındaki 2 kelimeyi sözlükten arayıp buldum, ateş ve ilim çıkıyordu, ateşin ilmi demek oluyordu bu sanırım, sonra atakanın söylediği sayfadaki kelimeleri tercüme etmeye çalıştım ancak bunların karşılıgı yoktu harf harf tercüme ettim, tuhaf kelimeler çıkıyordu, bunlardan biri de atakanın bahsettiği 5 isimden biriydi, 3 harfli bir kelime isteyen olursa söyleyebilirim, atakanın söyledigi sayfadaki başlıgı tercüme edince yok etmek oldugunu gördüm, yok etmek yazan bir sayfanın altında, atakanın söyledigi isim vardı, atakan bana onlardan birini yok ettirmeye calısıyordu o zaman, peki neden bana yaptırıyordu bunu, onun aklına benim kitabın heryerini acıp inceleyecegim gelmemişti sanırım, direk onun dedigi sayfayı acıp yazıları yazıp yakarım diye düsünüyordu, ilk sayfayı actım, rüyamda gördügüm gözlere benzer bir resim vardı sadece tasvirdi, o sayfanın capsini atarim isteyen varsa

kitabı sadece sözlükten tercüme etmek anlamak çok zordu, harflerin hepsi birbirine benziyor zaten, ancak ilk sayfadaki ateş ilmi yazısını görünce bunun pekte tekin olmayan bir kitap olmadığını anlamak zor değil, sayfaları çevirdikçe şaşkınlığım arttı, birbirinden çok alakasız şekiller vardı sayfalarda, boyama kitabı karalayan cocuk gibi, harf harf çevirmeye çalışmaktan bıkıp sadece resimlere bakıyordum, sonlara yakın bir sayfa da muma benzer şekiller gördüm, resimde tam 28 tane mum vardı, aklıma direk atakanla o gece yaptıgımız ayin geldi, o gün de atakan 28 mum kullanmıştı, demek ki o ayini bu kitaptan öğremiş, oturdum 2 saat tek tek bu sayfayı çevirmeye çalıştım, bu bir ritüelmiş, bazı varlıklarla iletişime geçmek için bu mumlar bir kapı görevi görüyormuş, bu mumlardan yükselen duman, onlara bir beden sağlıyor ve bu duman vasıtası ile iletişime geçilebiliyormuş, o gece atakan bana sessiz olmamı söylediginde buna istemeyerekte olsa uymadıgım icin, o varlıklardan cocuklarının birini istemeden de olsa öldürmüşüm, en azından o geceden sonra olaylar arttıgı icin böyle düsündüm, bu yüzden benden intikam istiyorlardı cocukları icin, karar vermiştim kendim bu ritüeli tekrar yaparak hicbirseyin suclusunun ben olmadıgımı onlara anlatacaktım, bu derece kurtulmak istiyordum onlardan

tek tek çevirdim o sayfayı, malzemeleri ayrıntılı vermek ne kadar doğru bilmiyorum ama yine de söylüyorum, 28 tane mum, ifritler tarafından lağvedilmiş bir kolye, herhangi bir kolye olabilir bu sadece boynunuza takacagınız ve üzerine resminizi koyabileceginiz bir şekli olsun yeter, ve o kitapta yazan sözler ile, çagırmak istediginizin adının yazılı oldugu kagıtlar, bütün mumları hazırladım ve kitapta belirtilen ayrıca atakanda bizzat şahit olduğum şekli yaptım, ortasına kendi resmimin olduğu kolyeyi koydum, isimleri yazdım, ışıkları kapattım, mumları yaktıkça tekrar atakanın evinde olan şey olmaya başlıyordu, yani bir hayli boş olan odamda, istemsizce dolaşan binlerce gölge vardı sanki, ama sadece mumlara odaklanmalıydım, başka yere bakmamalıydım, bu tehlike arz ederdi, kitaptaki sözlerin türkçe okunuşlarını da bir kagıda yazdım yani türkçe anlamlarını değil sadece nasıl okunduklarını türkçe olarak yazdım ve ordan okumaya başladım, o sözleri okuyup arkasından birinci ismi okudum, sonra sırasıyla aynı işlemi diger isimlere de uyguladım

size bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum, kendi kendinizle konuşmak gibi bir duygu bu, bir rüzgar sizinle konuşuyor gibi diyeyim ya da, öyle duyduğunuz gibi arapça falan konusmuyor, siz onu anlıyorsunuz, cünkü sizin icinizden konusuyor sanki, ancak dısardan bu ritüeli izleyen birisi sizin kendi kendinize arapça konustugunuzu zanneder, tıpkı köpeklerin kendi aralarında anlastıkları ama bizim sadece hav hav sesi duymamız gibi, siz onlarla iletisime gecince dısarısı sizin arapca konustugunuzu zannediyor, kitaptaki yazıları okudum 1. yi *** kabilesinden *** oglu kendini tanıt dedim, gel dedi sadece, sus dedim, sadece kendini tanıt......


DEVAMI 10 YORUMDAN SONRA PAYLAŞILACAKTIR.


23 Nisan 2014 Çarşamba

Quantum Hikayesi /-/ Part 1

3 sene önce temmuz ayıydı, ortalık yine cayır cayır yanıyor, vantilatörü kendime çevirmişim, tereyağda erimiş örgü peynir gibi koltuğa yayılmış tv izliyorum, üniversite 1. sınıfı yeni bitirmişim keyfim yerinde kendime bakıyorum, saçı uzatıyorum top sakal bırakmışım, o yaz planım tatilimi memlekette geçirmekti, lakin ev arkadaşım ikimizin de maddi durumunun iyi olmaması sebebi ile, üniversiteyi okuduğumuz şehirde kalıp çalışmak konusunda beni ikna etmişti, ev arkadaşımı tanıyalı 1 yıl dahi olmamıştı, ama kırk yıllık dost gibi olmuştuk onunla, nasıl aynı eve çıktığımızı da anlatayım da, devlet yurdunda kalıyordum bununla aynı odadaydık bundan hariç 2 kişi daha vardı ama biz bunla iyi anlaştık eve çıktık neyse, herşey bu yanlış kararı vermemle yani o zaman başlamıştı, devlet yurdunda o kadar iyi o kadar dürüst olan bir adam meğerse çok başka taraklarda bezi olan, hayallerimden bile ötede ilimlerle uğraşan biriymiş.

herneyse okul biteli 1 ay olmuştu, temmuzun ilk haftasıydı, alttan dersim kalmadığı için rahatım tabii, aileme söyledim işte böyle böyle iş buldum burda gelmeyeceğim bu yaz diye, eve de okul bitince çıkmıştık yani 1 aydır aynı evde kalıyoruz 1 ay boyunca hiçbir anormal durumla karşılaşmadım, rakı içerdik neredeyse her gece, karı kız muhabbeti ediyorduk, dertleşiyorduk, ancak bu 1 ay sonunda bir gariplik hissediyordum, hislerimde yanılmadığımı bir gece işemeye kalkınca anladım, yatmadan bunla bira içmiştik kafam hafif güzel gidip yattım, gece kalktım acaip susamışım acaipte cişim var, tuvalet koridorun sonunda arkadaşımın odası tuvaletin sol tarafına düşüyor benim odam koridorun diğer ucunda, çıktım uyku sersemliği ile koridorda ilerliyorum tuvalete doğru, baktım sol taraftan sesler geliyor arkadaşımın kapısının altından duman çıkıyor, kapıyı tıklattım ses gelmedi daha yüksek sesle tıklattım yine ses yok açtım kapıyı arkadaşım uyuyor, dedim kalk lan ne oluyor diye, kalktı bu ne oldu dedi, oğlum dedim bunu benim sana sormam lazım kapının altından duman çıkıyordu lan dedim, uyku sersemliğiyle yanlış görmüşsündür kardeşim falan dedi ben de uzatmadım ama bayağı tırsmıştım işedim yatmaya gittim.


sabah geç kalktım pazar günüydü çünkü, o gece rüya görmemiştim, atakan benden önce kalkmıştı (isim vermiyorum onun adına benzer bir isim), çayı koymuş neyse ben de peynir falan çıkarttım dolaptan çayı getirdi sadece günaydın demiştim hiç konuşmadık kahvaltıya oturana kadar, oturduk bunda bir haller var yani nasıl desem, bana ara ara kaçamak bakışlar atıyor ama böyle nefret dolu, dedim iyimisin, iyiyim dedi sadece, o akşamki olay neydi dedim sesler geliyordu biriyle falan mı tartışıyordun dedim, yok dedi pc açık kalmıştı filmden geliyordur dedi, tamam dedim ki bu beni daha da büyük bir meraka sevk etti cünkü akşam odasında pc acık degildir kapkaranlık yatıyordu, bugün ne yapacaksın dedim, dinlenirim odama çekilirim büyük ihtimalle dedi, tamam dedim ben dışarı çıktım arkadaşlarla sahilde takıldık biraz gece saat 11 gibi eve gittim ki kabus başlıyordu artık.


kapıyı açmamla şok olmam bir oldu bütün odaların lambaları sönük, koridorda mumlar yanıyordu, küçük mumlardan, ışığı açtım hemen bunun odasına gittim kapıyı çaldım önce ışığı sonra kapıyı açtı, bu mumlar ne oğlum dedim, ya kusura bakma kardeşim elektrikler kesilmişti yanık unutmuşum dedi, zaten ona karşı içimde şüphe vardı iyice tırsar olmuştum, hiç uzatmadım odama çekildim bir sigara yaktım tavana bakıp düşünüyorum, acaba bu son günlerde olanlar neydi diye, böyle olaylardan tırsmam normalde ama beyler o anı yaşayınca yani eve gelip karanlık bir evde yanan 3 tane mum görünce gerçekten tırsıyor insan ki daha onun öncesinde adamın odasından sesler geliyor kapının altından duman gibi birşey çıkıyordu kapıyı çalınca adam yeni uyanmış gibi kalkıyor yani artık işi bırakıp memlekete mi dönsem gelince de bu evden ayrılsam mı diye düsünmeye baslamıstım ama kendime cesaret veriyordum, tesadüf diyordum. 


herneyse o gece tavana bakarken uyuyakalmışım, sabah oldu uyandım ancak üzerimde bir ağırlık var, kalktım pencereden dışarı baktım, hava kızıl, ancak ilginç birşey var güneş gözükmüyor havada, sadece iç bunaltan bir kızıllık, sokaklar bomboş biraz daha yatıyım diyip arkamı dönmemle atakanı o masmavi gözleriyle bana bakarken ve ayakları ters bir halde görmem bir oldu ancak yüzü görünmüyor sadece bana baktıgını görebiliyordum, olduğum yerde bayılır gibi olurken uyandım, ter içinde kalmıştım hayatımda böyle bir kabus görmemiştim, saat gece 2:30 du ama sanki yıllardır uyuyor gibiydim, o anki çaresizliği anlatmak çok güç sadece oturdum yatağa ve kendime bir taraftan teselli veriyorum, kendimi güldürmeye çalışıyorum işte bu zamana kadar anlatılan hikayerlerden dolayı böyle bir kabus gördüğümü, bunun bilinçaltımın bana oynadığı bir oyun olduğunu falan söylüyorum, herneyse, her zaman odamda su bulundururdum baktım sürahi boşalmış kendime sövdüm, ışığı açtım su almaya mutfağa gideceğim ancak böyle bir kabustan sonra, mutfağa gitmeye korkuyordum, aldım sürahiyi ilerliyorum karanlık koridorda, ışık açma düğmesi koridorun sadece diğer ucunda yani benim odamdan evin diğer yerlerine gitmek için o koridordan geçip daha sonra ışığı yakmak gerekiyor, odamın kapısını açık bıraktım koridoru biraz aydınlatsın diye hızlı adımlarla mutfağa doğru gidiyorum.


nihayet mutfaktaydım, musluğu açtım suyu dolduruyorum, bir taraftan musluğa sövüyorum niye bu kadar az akıtıyorsun diye, sürahi doldu musluğu kapadım arkamı dönmemle atakanı görmem bir oldu, sürahi yere düştü, betim benzim attı, bu noldu kardeşim dedim kusura bakma korkuttuysam falan dedi, dedim önemli değil bilader de ses vermeden niye geliyon gecenin köründe diye buna biraz atar yaptım, yaa işte susadım da kalktım falan diyor, nasıl sessizce yılan gibi ne ara geldin arkama da bekliyorsun diyorum içimden, tamam dostum iç suyunu dedim koridorun ışığını yaktım, atakan mümkünse koridorun ışığını söndürme benim odanın ampulünde arıza var az ışık veriyor dedim, ne diyim korkuyorum senden kapatma ışığı mı diyim öyle bi bahane uydurdum işte, gittim odama sabah ezanı okunana kadar sigara içtim düşündüm sigara içtim düşündüm, 1-2 saat uyuyup sabah işe gittim, düğün salonunda çalışıyordum iş rahattı aslında, öğrenci için parası da idare ederdi bahşişlerle falan iyi bile sayılabilirdi, benim aklıma girip çalışalım burda kalalım gitmeyelim memlekete diyen atakan ise ancak evde odasında vakit geçiriyordu eve gidince konuşacaktım biz bu yazı burda çalışıp para biriktirmek icin geciriyoruz, sen odandasın sürekli vaktine yazık diyecektim neyse akşam oldu o gece patron bırakmadı kürtlerin dügünü vardı iyi bahşiş verirlerdi benim de işime geldi açıkcası gece 1 gibi işten çıktım eve gidiyorum yürüyerek yarım saat falandı düğün salonunun uzaklığı bizim eve bu saatte otobüs yoktu yürüyerek eve varmıştım kapıyı açtım.


yine ev karanlık, nefret ederdim, evde birileri olsun ışık açık olsun ses olsun isterdim, fobimi dersiniz ne dersiniz bilmem ama bu da böyle bir huy, açtım ışığı gittim atakanın kapısına çaldım kapıyı yine önce ışığı sonra kapıyı açtı, biraz konuşalım dedim istersen senin odana geçelim dedim, odam dağnık şimdi sen salona git ben geliyorum dedi, gittim salona oturdum, geldi bu yanıma, dedim oğlum bu gittiğin yol yol değil, ben senin aklına uyarak burda kaldım üç beş kuruş kazanayım diye ama sen kendin çalışmıyorsun vaktini odanda harcıyorsun dedim, haklısın kardeşim dedi bu aralar bazı sorunlarım var falan dedi, ne sorunu oğlum anlat biz arkadaşız dedim, işte ailesiyle arası iyi değilmiş babası kocaman adamsın git çalış oku bak millet hem calısıp hem okuyor biliyorsun durumumuzu falan demiş, ee dedim bak babanın bu laflarından sonra hala odada oturup vakit geçirmeyi nasıl kendine yediriyorsun falan dedim, tamam kardeşim dedi yarın iş aramaya çıkarım dedi, benim aklımda da o iş aramaya gidince odasına girip nelerle uğraşıyor görmek var merak ediyorum, rüyamda onu görmem tesadüf mü, odasından gelen sesler ne, ama benim de işim vardı o gün neyse sabah beraber çıktın bunla yolda ayrıldık ben düğün salonuna gittim bu iş aramaya gitti, ben biraz temizlik falan yaptım iş yerinde, sonra patrondan izin aldım bikaç saatliğine eve doğru yardırıyorum, o odada nelerle uğraşıyor artık öğrenecektim adam hiç odadan çıkmıyordu çünkü eve vardım kapıyı açtım.


girdim eve ses seda yok aha dedim atakan daha gelmemiş, götüm üçbucuk atıyor açtım odasının kapısını yatağı düzenli odası terli toplu ilk etapta hiç bir ilginç şey gözüme çarpmadı, sonra yatağının altından bir zincir gözüküyor, bir kolyenin zinciri yani, çektim aldım elime bir kolye yuvarlak içini açtım, atakanın resmi var içinde ancak gözleri kesilmiş ve yerlerinde iki tane mavi boncuk konulmuş, bu ne lan dedim bir insan kendi resmini niye kolyede taşır ayrıca gözlerini kesip niye 2 tane mavi boncuk yerleştirir hemen aklıma gördüğüm rüya geldi, nedensiz yere bağlantı kurdum aralarında, rüyamdaki atakan ve kolyede ki gözleri kesilmiş yerine mavi boncuk konulmuş atakan, çünkü rüyamdakinin de sadece gözleri belliydi ve masmavi gözleriyle nefretle bakıyordu kolyeyi aldığım yere koyarken yatağın altına yani, yatağın altında yanlış olmasın onlarca mum vardı, o an farkettim artık bu adamın birşeyler çevirdiğinden emindim, hemen çıktım evden artık gece nerde kalırım diye düsünüyordum, bu düşüncelerle iş yerine gittim, akşam yine olmuştu ve ben yine eve gidiyordum, vardım eve, atakan evdeydi bu sefer odasının ışığı açıktı.


gittim odama hiç yanına uğramadım, bu sefer atakan benim kapımı çalmıştı, açtım bana merhaba falan demeden direk şunu sordu, neden odama girdin dedi, öyle bir bakışı vardı ki bana, 10 saniye böyle dondum kaldım resmen, ben girmedim dostum akşama kadar işteydim dedim, yalan söyleme dedi bana söylediler dedi, niye girdin odama dedi, biz bu evi tutarken birbirimize saygı duyacağız dememişmiydi dedi, kim söyledi ne diyosun sen ben girmedim dedim, bak dedi odama girdğini biliyorum ancak bir daha odama girersen buna pişman olursun dedi, ne diyosun bilader dedim napacaksın dedim, gülümsedi o nefret gitmiş yerine alaycı biri gelmişti sanki, sadece beni rahat bırakmanı istiyorum dedi, iş falan buldun mu dedim o an ne alakaysa sadece konu değişsin istedim, cevap vermedi odasına gitti, oturdum yine yatağa utanmayla karışık bir tırsma vardı, kim söylemişti ona odasına girdiğimi neden bu kadar tepki vermişti.


yattım yatağıma bu düşüncelerle uykuya daldım, uyandım, susamıştım yine su doldurdum sürahiden bu sefer doluydu, gece uyanınca uykum kacıyor bir de böyle biriyle aynı evde olunca bir kez uyanınca bir daha uyuyamıyor insan, ışığı açtım o zaman laptopum yok atakanın kötü bir laptopu var odasında benim kullanabilecegim ise sadece salonda 1 masaüstümüz var ki o saatte o adamın olduğu evde kalkıp salona gidip pcye oturmam yani, sigara yaktım direk, ışık açık sigara içiyorum, kapı çaldı açtım kimse yok, atakan diye seslendim ses yok, emindim kapı calmıstı yani sigara da icmistim uykum acılmıstı, atakan diye daha sesli bagırdım yine ses yok, kapattım kapıyı koridora çıkmıyorum, kapattım kapıyı bi sigara daha yaktım, bu sefer bir ses geldi, yaşlı bir kadın sesi sanki, kapıyı aç dedi, bu ne lan artık dedim açtım kapıyı kimse yok, cep telefonumu aldım atakanı arıyorum adam 10 metre ilerde odasına gitmiyorum arıyorum, açtı telefonu ses yok alo dedim ses yok ulan konuş dedim ses yok, yeter artık lan diye bağırdım, bir daha odama girme dedi kapattı, sabaha kadar oturdum sabah agzını yüzünü dagıtıcaktım, neyse sabah oldu kalktım direk odasına gittim kapısını caldım.


açmadı ilk, sonra ben açmaya çalıştım kitliydi, 10 saniye sonra açtı kapıyı, ulan dedim ne istiyorsun benden neler yapıyorsun bana ağlıyorum ama, kardeşim neyin var diyor, psikolojin mi bozuldu diyor, ben sana ne yaptım diyor, dedim dün aradım böyle dedin diyorum, ben uyuyordum kardeşim kabus görmüşsündür diyor, psikologa götürüyüm seni kardeşim diyor o an cep telefonunu göstermek geldi ulan diyorum al bak diyorum telefonu gösteriyorum bakıyor gece aramışım arama kaydı var 10 saniye konuştuğumuz var, gözlerinin içine baktım o bana baktı yüzündeki o şaşırmış yardımsever ifade gitti, sonra gülmeye başladı, napıyorsun ulan diye bağırdım, sen nesin kimsin dedim, bunu niye yapıyorsun dedim, hiçbirşey demeden gülüyor.


alarm çaldı uyandım, ter içindeydim sürahiyi kafama diktim, artık iyiden iyiye psikolojim bozulur olmuştu, rüya ile gerçeği yaşıyordum, o gün gelince atakanla konuşmaya karar verdim, kafamdaki herşeyi soracaktım, aklıma gelip bir türlü dillendiremediğim şeyler vardı, ona odasına girdiğimi söyleyenler kimdi, o resimde ki boncuklar neydi, mumlar neydi, odadan niye çıkmıyordu, kafamda bir sürü tilki dolaşıyordu, işe gittim akşama kadar bu düsünceler icinde calıstım, salondan 1 büyük rakı arakladım getirdim gece eve geldim, kapısını caldım açtı, biraz salona gelirmisin dedim niye dedi, sadece muhabbet etmek istiyorum dedim, biz her gece icerdik, bak rakı aldım içeriz dedim, pek canım istemiyor ama biraz oturabiliriz dedi, gittim salona mutfaktan 2 çay bardağı aldım, bekliyorum bunu, geldi bu, odana girdiğim için özür dilerim dedim, yaptığım hataydı ancak senin adına endişeleniyordum dedim, endişelenme asıl kendi adına endişelen dedi, bak dedim ben sana yardım etmeye calısıyorum, 1 seneye yakındır en yakın arkadasımsın dedim, odana girdiğimi kim söyledi dedim, gözlerime baktı hafif tebessüm etti, kolye ile mumları merak ediyorsun değil mi dedi, mal gibi durdum bakıyorum ona, tamam söyleyeceğim dedi, gel dedi, odasına gittik


çıkardı kolyeyi açtı içini atakanın resmi vardı gözleri yerindeydi boncuk falan yoktu, kolyeye bakakalmıştım, sen bu resmi nasıl gördün dedi, oglum dedim bu o kolye degil dedim gözlerin kesik yerinde boncuklar vardı dedim, hayır dedi bu aynı kolye dedi, ancak farklı olan tek şey var dedi, nedir dedim, onların sana bakış açıları dedi, kimlerin dedim ne diyorsun oğlum dedim, onlar dedi, diğerleri, kardeşim dedim bak içki içen boş bir adam olabilirim ama lütfen dedim böyle şeylerle korkutma dedim, ben korkutmuyorum dedi aksine sana yardım ediyorum dedi, acık konusacagım dedi, seni sevmeyenler var, o gördügün kabuslar bunla alakalı dedi, peki dedim sen beni sevmiyormusun arkadasın degil miyim seni görüyorum rüyamda dedim, onun ben oldugumu nereden biliyorsun dedi, sana isimlerini söyleyecegim dedi sen de bize katıl dedi, oglum siz kimsiniz dedim size niye katılıyım dedim, bana 5 tane 3 er harfli isim söyledi isteyen olursa bu isimleri yazarım, bunlar kim ne bicim isim dedim arkadaşlarım dedi.

bu mumları telefon gibi düşün dedi, çok eski zamanlardan beri bu mumlarla haberleşildi dedi, ben sadece dinliyorum, içimden sure okuyacak oldum, daha okumadan sakın dedi, ne diyorsun dedim, o yapacagın seyi yapma dedi, artık düsünmüyordum da sadece atakanı dinliyordum, istersen sana gösterebilirim dedi, göster dedim, sesi öyle ikna ediciydi ki yaptıgımız seyin cok kötü birsey oldugunu anlayamıyordum o anki psikoloji ile, mumları cıkardı 28 tane mum vardı, bunları yakmaya başladı, mumlar yandıkça odanın icinde gölgeler hareket ediyor gibi geliyordu, bu mumlardan bir şekil yaptı isteyen olursa şekli de söylerim ancak su anda söylemem dogru olmaz, kolyesini cıkardı, bu seklin ortasına koydu, ışıgı söndürür müsün dedi, söndürdüm, otur yanıma dedi, ses cıkarma, icinden bazı seyler söyleme, sadece dur dedi, birseyler söylemeye basladı, o birseyler söyledikce mumlar sönecek gibi oluyor alevi azalıyor sonra daha da siddetli yanıyordu.

bu orda bir ayin yapıyormuş o an bunu anlamadım ama, sakin kafayla düsününce cok belli, bu dedi ki şekle doğru *** nerde diyor, sonra 5 saniye durup sinirli bir şekilde çağırın diyor, sanki biriyle konusuyor ben öyle oturdum buna bakıyorum, bu gözleri kapalı şekilde yapıyor bunu, sonra birden boynunu bana çevirdi gözlerimin içine baktı, hayır dedi, ben neye hayır derken şekildeki mumlardan panpalar yalan olmasın bir duman cıktı sanarsınız oda yanıyor, atakan gidin dedi, sonra ısıgı ac hemen dedi, actım ışıgı, ne yapıyorsun dedi sana sessiz ol demedim mi dedi, ben de bana bakıp hayır dedin ben bana söyledigini zannettim dedim, sana söylemedim dedi bir daha sana söyledigim bir şeye uy dedi, ne oldu kusura bakma yanlıs bisey yaptıysam dedim, yaptın dedi, o kolye sayesinde seni gizlemiştim, artık biliyorlar dedi.

bilader dedim şu an seni anlamakta zorlanıyorum dedim, yani senin şu anda yaptıkların ve benim yaptıklarım dedim, normal şeyler değil dedim, senden tek isteğim bu kabuslardan kurtulup eskisi gibi olmak dedim, eğer benden rahatsız oluyorsan evi ayıralım sen kal burda ben giderim dedim, bak dedi bunlar güclüler dedi, sen istedin dedi, ulan dedim ben neyi istedim dedim sen zorla beni bu olaya şahit yaptın dedim, hayır dedi ben sana her seferinde sordum, sen tamam diyerek buna dahil olmayı kendin seçtin dedi, ailemi arıyorum bilader dedim sen normal degilsin dedim, aradım evi, bizimkiler köydeymiş, üzüm kaynatmaya gitmişler, bilen bilir pekmez yapıyorlar yani, ben geliyorum dedim, niye falan dediler, patronla anlaşamadık boşuna burda durmayım falan dedim, iş yerine gittim hesabımı kapattım, eve hiç ugramadan direk terminalden otobüse bindim, memlekete vardım, ordan köy otobüsüyle köye vardım, babamlar dedemgilin evde olurdu direk vardım eve, oturduk sohbet ediyoruz, biraz bu olayı çıtlattım yani kötü rüyalar görüyorum dedim, köyün hocası var, ona götürelim dediler bişeyler yazar belki falan dediler.

tamam dedim, akşam oldu yatıyoruz, dedemlerin evi çift katlı, altta dedemler kalır üst kat boş durur amcamlar ya da babamgil köye gidince yukarda yatarlar biz yukarda yatıyoruz yine, böyle kendi evimden başka yeri biraz yadırgarım hemen uyuyamam, yattım yer yatağına ev geniş, annemle babam bir odada yatıyor, ben diğer odada yatıyorum, uykuya daldım, sonra uyandım üzerimde agırlık gökyüzü yine kızıl, ama köyde degilim üniversite okudugum sehirdeyim ordaki odamdayım, kalktım camdan baktım yine ama sanki ilk defa oluyor gibi, sonra arkamı dönmemle yine atakan'ı gördüm, yine yüzü gözükmüyor sadece masmavi gözlerle bana bakıyor ve yine ayakları ters onu gördükten hemen sonra yine uyandım ter icinde, susadım yine, actım ısıgı oturuyorum, kapı caldı gel dedim, babam girdi, oglum ne oldu cıglık attın dedi, baba sabah bahsettigim kabustan gördüm yine dedim tamam oglum uyu hadi dedi cıktı, uyudum rüya görmeden sabah uyandım, kahvaltıda baba dedim ne yapıcaz dedim, neyi oglum dedi bu kabusları aksam geldin ya yine kabus gördüm dedim, ne diyorsun oglum ben hic uyanmadım gece dedi.

o anda aklıma atakan'ın söyledikleri gelmişti, sadece etrafımdaki yaşlılardan duyduğum efsane tadındaki bir olayı yaşıyordum, düşündüm rüyamıydı diye ama emindim, babam gelip hadi uyu demişti, baba dedim ben kendimi iyi hissetmiyorum, kime gideceksek gidelim artık dedim, götürdü beni caminin hocasına, adamın evi tek katlı klübe gibi bir yerdi, babam kapıyı caldı, hoşgeldin diyerek karşıladı babamı, sonra hocam bir maruzatımız var demeye kalmadan, bunun ne işi var burda dedi, babam hocam bu benim oglum dedi, götür bunu dedi, istemiyorum burda dedi, hocam ben sizi ilk kez görüyorum diyorum, hoca duymuyor, götür bunu diyor cabuk diyor, babamla bizi kovdu resmen yani baska acıklaması yok resmen kovdu adam, babamın beti benzi attı, oglum dedi cok iyi adamdır halbuki niye böyle yaptı anlamadım dedi, ben iyice psikolojik olarak cökmüstüm, baba dedim, bıktım dedim icimi bosalttım agladım, eve götürdü babam dedemler biz oturuyoruz, bana bakıyor herkes, dedim ne var niye bakıyorsunuz, oglum dedi dedem, bize anlat dedi, hocayla görüsmüs, hoca buna ne dedi bilmiyorum, dedem hicbir zaman söylemedi, neler yasadıgnı tam olarak anlat dedi hepsini anlattım.

oğlum dedi dedem, bu dünyada yalnız değiliz dedi, işte böyle öğüt verip duruyor, içimde dedeme karşı nefret oluştu yani o an parçalamak istedim, dede dedim öğütüne ihtiyacım yok, o yaşıma kadar asla dedeme saygısızlık etmemiştim ama o an öyle demek geldi öyle de dedim, dedem sustu babam bana bakıyor ama normalde bu saygısızlıgımı asla affetmez, acıyarak bakıyor sanki bana, baba dedim niye öyle bakıyorsun, seslenmedi, ne yapacaksınız dedim neyim var benim dedim, herkes susuyor, zaten psikoloji kalmamış, hergün aynı kabus, hocanın kovması, ailemin sadece basını egip susması, yalvarırım dedim söyleyin, oglum dedi babam seni birine götürecegiz o sana yardımcı olacak, kim baba dedim, ismini söyledi, gitmem ben ona dedim, adamı tanımıyorum ama, öyle bir şey var ki tanımadıgım adama karsı nefret duyuyorum, gitmem ona baba diyorum, babam tamam diyor yine sadece, ertesi gün zorla dedem babam ben bindik gidiyoruz, köye 1.5 saat uzaklıkta baska bir köyde yaşayan bu adam, neyse geldik bu köye, 9-10 tane ev ya var ya yok evler kerpiçten yapılmış bilen bilir, sokakta da kimse yok, girdik bu kücük köyün icine babam evlerden birinin önüne park etti, dedem önde babamla ben arkada gidiyoruz kapıya geldik dedem kapıyı caldı bir kadın actı kapıyı genc biri icerde yaslı bir adam oturuyor.

girdik içeri, yaşlı adam tesbih çekiyordu uzun bir tesbihi vardı, kapıyı açan genç kadın buyrun oturun dedi, evde kanepe koltuk yok, sadece yerde minderler var sırt yaslamak için de uzunca bir sedir gibi bişey var, oturduk hoca halen tesbih çekip içinden bişeyler okuyor, sonra dedem selam verdi adam 10 saniye kadar okumaya devam ettikten sonra dedemin selamını aldı, kimseden çıt çıkmıyor, hoca birden bana döndü ve yaklaş dedi emir kipiyle, babam kafasıyla kalk işareti yaptı, ağır ağır ilerledim hocanım önüne, otur dedi, oturdum, bak dedi, baktım, gözleriyle gözlerime 10 saniye kadar dik dik baktı, türkçe olmayan bişeyler diyordu bana doğru bakarak, sadece bakıp birşeyler söylemeye devam etti ben yere bakıyorum sadece, gelini olduğunu tahmin ettiğim kadını çağırdı, birşeyler söyledi, kadın getirdi, 1 bıçak 1 kağıt 1 kalem 1 tas içinde su 1 de iğne getirdi, adam kağıda birşeyler yazdı ince uzun bir kağıttı, bu kağıda yazı yazdıktan sonra büktü büktü, makasla belli parçalar halinde 10 parçaya kesti, suyun içine attı, ama ağzı hiç durmuyor sürekli birşeyler mırıldanıyor, suya baktı birden gözleri faltaşı gibi açıldı ve bana baktı, iğneyi aldı, kolunu uzat dedi, hiç birşey demeden uzattım, koluma küçük küçük 5 delik açtı, hepsinden toplu igne başı kadar kan aktı, bu kanı tasdaki suyun içine akıttı, parmağıyla bu suyu karıştıdı, sonra sen çık dedi bana, dışarı çıktım, 5 dakika kadar sonra dedem ve babam yanıma geldiler, suratları düşmüş, arabaya bindik hiç konuşmadan, sonra arabada dedem, oğlum dedi sen bu illetlere nerede bulaştın.

ne illeti dedim, oğlum dedi *** kabilesinden birilerinin çocuğunu öldürmüşsün, ne cocugu dede ne diyorsun dedim, hocanın ona verdiği bıcağı gösterdi, onlara karşı oğlum dedi yapılabilecek şey buymuş, bunu yanından ayırma oğlum dedi, biz seni yalnız bırakmayız hep yanında oluruz merak etme dedi, hocanın da yapabileceği tek şey buymuş dedi, ne olduğunu anlamıyordum, artık ne olursa olsun modundaydım, tekrardan dedemlerin evindeydik, akşam olmuştu yemek yiyoruz, hepimizde bir sessizlik var, yatma saatine yakın kapı çaldı, hiç unutmam 5 tane köylü vardı en arkadaki adamı tanımıştım ilk gittiğimiz ve bizi evinden kovan hocaydı, dedeme birşeyler dediler, dedem burası benim evim dedi bunu duydum sadece, sonra dedem yanıma geldi oğlum dedi hadi evinize gidin orda daha rahat edersin dedi, sadece tamam dedim, dedem dahi bunu yapıyor benden çekinip evinden kovuyorsa ne yapabilirdim, hiç birşey hissetmiyordum, neyim olduğunu dahi bilmiyordum, gecenin bir yarısı babam annem ben atladık arabaya kendi evimize doğru sürüyoruz, eve geldik, salonda oturuyoruz, annemle babam yalnız bırakmadılar o gece, sadece uyumasınlar istiyorum, bir anlık bile uykuya dalmasınlar diyorum, ancak insan onlar da uyuyakalmıştık üçümüz de, ta ki saat yine 2:30 u gösterene kadar.

yine o kabusu gördüm, hava kızıl, güneş yok, yine üniversite okudugum şehirdeki evdeyim, yine arkamı dönüyorum, ancak bu sefer farklı birşey vardı, atakanın yüzünü görüyordum, size nasıl tarif edeyim, gözleri masmavi, siyah dişleri var, upuzun saçları var, bana baktı hiç unutmadığım 2 cümleyi söyledi, il hüvel, illa bin zitr, o masmavi gözlerini bana dikip bunları söyledi, konuşamıyordum, sadece o masmavi gözlerine o uzun saçlarına, kararmış dişlerine bakıyordum, babamın sesiyle uyandım, annem babam başımda bağrıyorlardı, kalktım, ne oluyor dedim, oğlum iki saattir arapça bişeyler söylüyorsun dediler, baba dedim yine aynı kabusu gördüm, biri bana 2 cümle söyledi dedim, bıçağın nerde dedi, arabada kalmış baba dedim, siz annenle oturun ben getiriyorum hemen oğlum dedi, asla yanından ayırma bir daha sakın dedi, annemle oturdum babamı bekliyorum, 10 dakka oldu babam halen aşagıda arabadan bir bıçak alıp gelemedi, anne dedim beraber gidip bakalım, ne olacaksa olsun artık, annem oğlum biraz daha bekle gelmezse polise haber veririz diyor, ne polisi manyakmısın dedim, alt tarafı aşağı ineceğiz diyorum, aslında bunun nedenini şöyle söyleyim size, artık onlarla karşılaşmak istiyordum, yani artık bu kabuslar bu korkular bitsin, karşıma çıksınlar, ve beni artık bıraksınlar istiyordum.

indik aşağı babam arabanın direksiyonuna geçmiş oturuyoru, annem camı tıklattı, elinde sigara sadece oturuyor babam, anneme bakmıyor dahi, sonra anneme camın arkasından boynunu çevirip baktı, ağlamaya başladı koskoca adam, kapıları kilitlemiş ön koltukta sigara içip ağlıyor, annem aç şu kapıyı diyor, babam sadece ağlıyor, 5 dakika kadar öylece oturdu elinde sigara ağladı, sonra açtı kapıları, baba kurban oluyum niye ağlıyorsun dedim, artık bıktım dedim, oğlum dedi apartmanın kapısında yaşlı bir kadın beni durdurdu, su istedi dedi, ne suyu baba dedim, ağzı titriyordu anlatırken, ağlıyordu bir taraftan, bilmiyorum oğlum dedi, baba dedim saat 3 ü geçiyor bu saatte apartmanın kapısında kim niye su istesin dedim, babam bekle getiriyim demiş arkasını kadına dönmüş, kadın benim oğluma senin oğlun diye bağırmış babam arkasını döndüğünde kimse yokmuş, koşmuş arabaya, bıçagı eline almış kapıları kapatmış o korkuyla.


devamı için Yorum atın ...

20 Nisan 2014 Pazar

Hikayeler



Her türden hikaye paylaşacağız sizde yorum atın ona göre kategoriler açıcaz ve admin alımları yapacağız ...